19 Haziran 2013 Çarşamba

Niobe

 Thebai'nin biricik karliçesiydi Niobe. Lanetli Tantalos'un lanetli kızı. Kendini üstün görür, herşeyiyle gurur duyardı. Kendini mütiş ve üstün zeka bir hükümdar olarak görürdü. Eh, bu onun lanetiydi sonuçta. En çok gurur duyduğu şeyi ise 7 oğlu ve 7 kızıydı. Herkes onu annelerin en mutlusu, en görkemlisi olarak anardı.


 Bir gün bilici Teirsias ve kızı görücü Manto, bir dürtü ile Thebai sokaklarında tüm kadınları ikiz Tanrı anası Leto ve onun çocukları Apollon ve Artemis için saygı gösterisi yapmak için çağırdılar. Dualar ettiler. O sırada oradan geçen Kraliçe Niobe sunağın yanındaki kadınların ortasında durdu.

 "Nedir bu saçmalık? Sadece hikayeleri anlatılan saçma Tanrılar için bunca salaklık yapmayın! Eğer Leto'ya sunak hazırlıyorsanız, benim için neden sunak hazırlanmıyor? Ben ondan daha kudretliyim! Sonuçta Tanrıların kudretli masasına tek oturan ölümlü benim babam Tantalos! Parlayan yıldızlar olarak görülen Pleiad'ların biricik kız kardeşi de benim annemdir! Yüce Zeus ile kan bağım var! Ve ben! Sarayımın her köşesi hazineler ile dolu ve Afrodit kadar güzel bir yüzüm var! Ayrıca herkesleri ölümüne kıskandıracak muhteşem çocuklarım! Yedi tane elma yanaklı kızım, 7 tane yiğit mi yiğit oğlum! Yakında bir o kadar damat ve gelinim de olacak! Söyleyin bana! Kendimi onlar kadar üstün görmem için yeterince nedenim yok mu? Bir daha iki çocuk anası bilinmedik Leto'yu bana tercih etmeyi denemeyin! Bilmez misiniz ki, yeryüzündeki tek kara parçası bile ona yüzünü dönmemiş doğum yapması için ta ki yüzen ada Delos'a yalvar yakar konana kadar? Zavallıcık anca orda doğum yaptı da iki çocuk sahibi olabildi. Benden daha mutlu kim olabilir. Kader beni üzmeye çalışsa bile çok yorulacak! Yavrularımdan birini almaya karar verse bile sayıları ne zaman sefil Leto'nun çocuk sayısına inebilir ki? Bu yüzden dağılın burdan ve evlerinize dönün! Bir daha da görünmeyin gözüme bu şekilde!" demiş.

 Bunca hakarete uğramış Tanrıçaya dualar okuyarak herkes evine doğru yol aldı. Bu sırada Tanrıça Leto ve çocukları Kynthos Dağından olanları izlemekteydi. Leto iç geçirdi. "Bakın. Hera hariç hiçbir Tanrıçadan çekinmeyen ve doğumunuzdan gurur duyan ben, annenizin düştüğü hallere bakın. Bir ölümlü tarafından nasıl da aşağılanıyorum. Ben, Leto siz yanımda olmadığınız taktirde sunaklardan aşağı atılacağım!" diye sürdürürken Tanrıça, oğlu Güneş Tanrısı Apollon araya girdi, "Şikayet etmeyi bırak anne. Onlar sadece cezayı geciktiriyorlar." dedi. Kız kardeşi Ay Tanrıçası Artemis'te kafasını sallayıp hak verdi ona. Birlikte Kadmos'un şehrine ve kalesine gittiler. İşte oradaydılar. Niobe'nin gurur duyduğu 7 yiğit oğlu. Bir kısmı at sırtında, bir kısmı da çember oyununun tadını çıkarmaktaydı. En büyükleri İsmenos atını beceriyle sürerken birden "Aman!" dedi ve kalbinin ortasındaki ok ile atın üstüne düşüverdi. Onun hemen yanındaki kardeşi Sipylos ok seslerini duymuş, deli gibi kaçmaktaydı. Yine de kudretli ellerin attığı oktan kaçamadı, boğazını deliverdi kudretli ok. Diğer ikisi, biri dedesi gibi Tantalos, diğeri Paedimos güreşirlerken bir ok ikisini de delip geçti. Yere yığıldı onlarda bahtsız kardeşleri gibi. Beş numara, Alphenor, onlara olanları gördü, korkuyla kardeşlerinin yanına koştu. Yaptığı hata ile o da yanlarına yığıldı. Apollon büyük bir serinlikle gömmüştü okunu kalbine. Altıncı oğlan Damasichtlon ise dizinden yaralandı. Eğilip oku çıkarmaya çalışırken bir ok da göğüsünü parçalayı verdi oğlanın. En küçükleri ve sona kalan oğlan İlioneus şok içerisinde kendini yere attı. "Ey Kudretli Tanrılar! Koruyun beni lütfen!" diye yalvardı ellerini açarak. Okçu Apollon bile duygulandı. Ama çok geçti vazgeçmek için. Ok durdulamazdı. Ve son oğlan çocuğu da yere yattı acı içerisinde.

 Felaket haberi hemen yayıldı tüm şehirde. Babaları Amphion bu haberi alır almaz eline hançeri aldı ve karnına soktu. Dayanamadı 7 oğlunun ölümüne. Niobe inanamadı başta, Tanrıların ölüme karar verebilecek cesareti olduğuna. Birden bulunduğu yere baktı. O herkesi kıskançlıktan çatlatan Niobe'ydi. Şimdi ise düşmanı bile ona acıyarak bakıyordu. Koşarak oğullarının yanına attı kendini. Son öpücüklerini verdi onlara. Vedalaştı bedenleriyle. Sonunda ellerini havaya kaldırdı ve bağırdı "Şimdi sevinerek seyredebilirsin acımı Leto! Sevin! Çünkü bu yedisinin ölümü beni de götürdü mezara!" diye. Ve tam o sırada 7 güzel kız geldi arsaya. Niobe onların gölgesi arasında deli gibi sırıttı. Kendini kaybederek bu sefer "Felaketimde bile ben senden daha üstünüm Leto! Bende daha fazlasın var! BEN GALİBİM!" diye bağırdı. Ve söyler söylemez bir ok sesi duyuldu. Herkes ürktü. Sadece Niobe sustu. Felaket çanları beyninde yankılanıyordu çünkü.

 Birdenbire 7 kız kardeşten en büyüğü kalbini tutarak öldü. İkincisi annesini avutmak amacıyla annesine koşarken yığıldı. Üçüncüsü kaçmaya çalışırken kaçamadan kana bulandı kardeşi gibi okçu olan Tanrıça Artemis tarafından. Diğerleri de yere yığıldı anında, kardeşlerinin yanı başına. Sadece sonuncu kızı kaldı Niobe'nin. O da annesine sığınmıştı. Saklanmaktaydı annesine. Niobe umutsuzca haykırdı "Bu sonuncuyu bağışla! Hepsinin en küçüğü sadece!" diye bağıra dururken elbisesi kırmızıyla boyandı. Niobe 14 evladının cesetleri ortasında kalakaldı.

 Öylece kaldı ortada. Tek bir hareket etmedi. Tek bir saç teli bile oynamadı. Tüm kan çekildi yüzünden. Bembeyaz oldu. Sadece bitmek bilmeyen gözyaşları vardı gözünde Niobe'den canlı kalan. O sırada bir rüzgar geldi aldı Niobe'yi götürdü anavatanı Lydia'ya. İşte o günden beri ağlar Niobe umutsuzca bir mermer olarak.

 Tanrılara denilen sözler silinmezmiş hafızadan.

1 yorum:

  1. ahahah :D İntikam tatlıdır! Merak ettim acaba bir yerlerde ağlayan mermer falan diye bir şey var mı?^^

    YanıtlaSil